KARABURUN- 27.08.20116/ 28.08.2016
PAYLAŞILAMAYAN DEVRİMCİ – BÖRKLÜCE MUSTAFA
Bu yıl 7.si yapılan Karaburun Börklüce Şiir Günleri üç ayrı etkinlik programı ile kutlandı. Bu görüntü 600 yıl öncesinin devrimcisi Börklüce Mustafa’ yı ne derece üzmüştür bilemem ama ben olumlu karşılamadım. Belki düzenleyenlerin bir bildiği vardır diyerek Karaburun’ a gittik. İlk etkinlik 27 Ağustos 2016 Cumartesi günü saat 17.00 de Karaburun Nergis Çay bahçesinde başladı. 27-28 ağustos günlerinde iki gün olarak planlanan etkinliğin düzenleyicisi Karaburun Yarımadası Ekoturizm Kültür Sanat Derneği idi.
Bu yıl ki etkinliğin onur konuğu felsefeci-yazar-şair Prof. AFŞAR TİMUÇİN oldu. Söyleşiyi ZÜBEYDE SEVEN TURAN yönetti. Mustafa Gür, Nazım şiirlerinden bestelenen şarkıları ile, şairler Hülya Deniz Ünal, İbrahim Oluklu, Mehmet Sarsmaz, Muzaffer Sarıgül, Timuçin Özyürekli, İlkiz Kucur Taşdelen, Ömer Altay Erdoğan, Özge Sönmez, Şevki Özdemir, Arif Madanoğlu şiirleri ile toplantıya renk kattılar.
Etkinliğe katılan şair ve sanatçılar Almanya, Ankara, Çukurova, İstanbul ve İzmir gibi yerlerden gelerek katılım sağlamalarına rağmen Karaburun halkı yine uzaklarda kaldı. Almanya’ dan etkinliğe onur veren Arif Madanoğlu’na inat karşı kaldırımda oturan Karaburunlu arkadaş Almanya kadar uzakta idi.
Tam böyle düşünürken, nerde bu Karaburunlular derken zeybek havası ve davul-zurna sesi bizi utandırdı. Karaburunlular işte biz buradayız dercesine davul-zurna eşliğinde meydana doğru yürümeye başladı.
Güzel bir karşılama ve hoş geldiniz töreni diye düşünüp sevinmeye hazırdık ki, olay öyle değilmiş. Karaburun’ da yapılmakta olan bir sünnet düğününün sünnet alayı, sünnet çocuklarını bir at üzerine bindirmiş, davul-zurna eşliğinde zeybek oynayarak Karaburun sokaklarını gezmeye başladı. Sünnet çocuklarına sağlıklı günler, ailelerine güzel günler dileyerek etkinliğimize şiir dünyasına geri döndük.
Börklüce Mustafa olayı sosyal, kültürel, siyasal ve isyan boyutları ile geniş bir şekilde Karaburun Bilim Kongresi’ nin “ 600.Yılında Börklüce’ nin İzinde “ konulu etkinliğinde bilimsel yönleri ile incelenip tartışılacağından bu etkinliğin konusu “ ŞİİR VE FELSEFE “ üzerine kurulmuştu. Konu hem şiir, hem de felsefe olunca her iki alanda da başarılı bir felsefeci-şair Prof. Afşar Timuçin’ in onur konuğu olarak davet edilmesi etkinlik adına olumlu bir seçim oldu.
Prof. Afşar Timuçin’ i kısaca tanımak istersek eğer karşımıza şu bilgiler çıkar. Afşar Timuçin Azeri bir baba, Gürcü bir anneden olan Kafkasya kökenli bir ailenin oğlu olarak 1939 yılında Manisa İli Akhisar ilçesinde dünyaya gelir. Memur bir aile olduğu için genel ve ortak talihleri hep aynıdır. Bir şehirde doğar, bir başka şehirde ilkokul, lise ve üniversite tahsillerini tamamlarlar. Afşar Timuçin doğduğu yer Akhisar’ı ancak yıllar sonra bir etkinlik için davet edildiğinde tanır. “ Ben doğduğum günden değil, tanıdığım günden beri Akhisarlıyım” diyerek doğduğu yere sevgisini gönderir.
Afşar Timuçin 1968-1970 yılarında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde Prof. Macit Gökberk’ in öğrencisi olarak felsefe doktorasını yaptığı yıllarda (1967 yılında Macit Gökberk’ in felsefe bölümünde öğrencisi idim. Bu arada Macit Gökberk hocamızı bir defa daha
saygı ve rahmetle analım ) tanışamamış olmak bizim için büyük bir kayıp odu. Neyse 5o yıl sonra kendisi ile Karaburun’ da tanıştık.
Afşar Timuçin çalışmalarında insanın yaşam içindeki davranışlarına yön veren korkularını, cesaretini, hırs ve ihtiraslarını, aşk’ a bakış açısını bilimsel yönleri ile inceler ve insanın yaşam felsefesini oluşturan konuları sebep ve sonuçları ile irdeler, insanlara bu gibi durumlarda nasıl davranmaları konusunda yön gösterir. “ ÇOBAN ATEŞLERİ “ isimli kitabından kısa bir örnek verip insanı ve hatta insan olarak kendimizi tanıyıp anlamaya çalışalım.
“AFŞAR TİMUÇİN
Kendine yeten insan kendine yetmeyen insandan, Kendine bağlı insan kendinden kaçan insandan çok daha azdır. İnsanlar genellikle kendileriyle sorumludurlar, kendilerine katlanamadıkları için dış dünyada tutunacak dal ararlar. İnsanın kendini sevmesi, gerektiğinde kendine katlanabilmesi önemlidir. Güzel olan kendiyle barışık olmaktır. Bilgece yaşamak dediğimiz şey öncelikle kendini sevmekle ilgilidir. Bu da insanları korkmadan sevebilmekle olasıdır. İnsanı sevemiyorsanız kendinizi de sevemezsiniz. Korkmadan sevmeyi becerebilen insan yok denecek kadar azdır. Kendinizden de başkalarından da korkmadığınız zaman insan olmanın ışıklarını yakmışsınız demektir. Bilge kişi korkmadan yaşayan kişidir, ya da doğrusu korkularını evcilleştirmiş kişidir.
İnsan gerçek kurtuluşunu kendi bilinç koşullarını yetkin biçimde kurarak sağlar. Kurtuluş dediğimiz şey insanın kendini özgür ve özerk, rahat ve dingin duymasıdır. İyi düşünmek doğru yaşamak bilgeliğin temel koşuludur. Bilgelik hırslara kapılmadan bilincini oya örer gibi kurmakla olasıdır. Bunun için insanın doğadan getirdiği ve en aza indirecek yerde geliştirdiği bencillikleriyle savaşması gerekir.”
Afşar Timuçin’ ini bir de şiiri ile tanıyalım.
Ağacın İkindi Türküsü
Açıklara çıkalım boğulmamak için
Günün kuytu yerleri şimdi harap
İçimizde bir ezgi inceden inceye
Bizi kendimize bağlarken akşam olur
Karanlığı gümüş rengine boyar mehtap
Oturup uzun uzun konuşsaydık
Sevişmek nasıl olsa gene olur,
iyi kötü Bir ıhlamur sıcaklığı yayılırken odamıza
Herşeyi ince ince düşünseydik
Ölümü, kırgınlığı, inceliği en başta
Bütün eksiklerimize gülüp geçerek
Belki de boşa geçti onca zaman
Bu da bir tür geçip gitme duygusudur
Ne güzel olurdu yeniden başlasak
Ne yapsan en başa dönülemiyor
Ne yapıp yapıp dalı unutmalı
Rüzgârla yere düşen sarı yaprak
Afşar Timuçin
Bilgelerin Ölüm Türküsü
Ölümün üstüne sünger çekin
Yaşayandan başkası bilmez yaşadığını
Ölümü zambaklarla süslemeyin
Giden aldı götürdü yanlışını
Geriye umut kalmış gibi
Acıyı anılarla beslemeyin
Vazoya dün koyduğunuz çiçeği
Kısaca herşeyiyle astığınız gerçeği
Ölü resimleriyle süslemeyin
Yalnızlığa o kadar gücenmeyin
Saplanmayın bilgi kitaplarına
Çaresiz kalanı da anlayın
Sıradan sevinçleri küçük duyarlıkları
Akşamcılıkları hoş karşılayın
Sakın ölüme geç kalmayın
Kızmayın çanları erken çalana
Ölü evlerinde toplanmayın
Hele yaşadıysanız hiç korkmayın
Ölüm el sürmez yaşayana
Afşar Timuçin
Etkinliğin Onur Konuğu Prof.Afşar Timuçin’ i tanıdıktan sonra etkinliği yöneten Zübeyde Seven Turan’ ı da kısaca tanıyalım ve bir şiirini paylaşalım.
Zübeyde Seven Turan
1954 yılında Samsun’da doğan Zübeyde Seven Turan ilk, orta ve lise öğrenimini Samsun’da tamamladı. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yirmi altı yıl yöneticilik yaptı. İzmir Gaziemir Malmüdürlüğü’nden emekli oldu.
Edebiyata şiirle başlayan Zübeyde Seven Turan’ın dört yetişkin şiir, iki çocuk şiir, dokuz çocuk öykü, bir gençlik öykü, bir yetişkin öykü kitabı ve bir çocuk romanı olmak üzere şimdiye değin on sekiz eseri yayımlandı. Çeşitli şiir ödüllerinin yanında, Menekşe çocuk öykü kitabıyla, Özgür Edebiyat mansiyon ödülünü, “Yitik Zamanlar” adlı öykü dosyasıyla 2009 S.E.S öykü ödülünü kazanan Zübeyde Seven Turan’ın Düş Ustası adlı romanı Kültür Bakanlığı 2008 yılı seçkisine alınmış ve dil anlamında övgüye değer bulunmuştur.
Şiirleri ve öyküleri çeşitli dergilerde yayımlanmaya devam eden yazar Kum Dergisi yazı kurulu üyesidir. Türkiye Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği, Kadın Yazarlar Derneği, Egeli Kadın Yazarlar Oluşumu ve Çocuk ve Gençlik Yayıncıları Derneği üyesidir ve İzmir’de yaşamaktadır.
Dönme Kocareis
Nâzım’a
Cananı özler can
Bu ülkeyi kuşatır özlemin
Dizelerin hasret kokar bilirim
Bir kokumluk toprağına uzanamadığın
Yol vermez dağlarım, aydınlığın ustasına hey!
El salla bulutlardan
Kuzey rüzgârlarıyla selam yolla ülkeme
Bir tutam güneşine türküler yak da;
Ölüme uçsa da kuşların
Dönme, yurduna!..
Sonsuza dek açık kalsa da gözlerin ışığa göz kırpsa da karanlık
Yakıp kavursa da sevdan
Dönme Koca Reis
Sonsuzluğunda yaşa..
. Bırak! Hasretinle yansın dizelerim
Ateşini gör yangınlarımın
Uzaktan izle kuklaları
Kaç iklim değişti sensizliğinde Kaç ekran lekelendi
Vatanseverlik adına ulusallaştı yalan
Uçurtmaların ipleri dolandı bulutlara
Dönme Koca Reis
Tayfalar ihanette Kaptan’a…
Hülya Deniz Ünal
1 temmuz 1964’de ankara’da doğan. kent kent dolaşan, kendini ait hissedecek kadar hiçbir kentte kalmayan. belki bu nedenle bir öksüzlük duygusunu hep yedeğinde taşıyan … 1994’den bu yana izmir’de yaşayan, kadın şairimiz. hep şiirle yaşasa da 2003 yılında yazmaya da başladı. şiirleri pencere, şiir ülkesi, ve kum dergilerinde yayımlandı.
ADA KÜSTÜ
Aşkın uzunuymuş ihanet
Boynuma dolanan gecikmiş takvim
Akrep aşksa, ihanettir yelkovan
Zembereği bozar bu uzun mevsim
Akrebin oturduğu saatti ada
Gül kokan vakitlere inanılır orada
Dizeler yelkovana demet demet tutunur
Tik-tak’ların arkasında kırkıncı oda
Gelirdi kırmızı iplikleri sökme zamanı
Ve kırmızı noktalı boşluklara sormanın
İhaneti kaç geçiyor?
Yanıltıcı yanıtlar aramıyorum
Tüm bildiğim; kuyuya inmişliğim
Miş’li geçmiş bir dönem, şiirle yaşlananlar
Geniş zamanlara ustalıkla sarkıyor
İhaneti hiçbir saat göstermiyor
Sığamadın kadrana, silecek zaman
Uzun ve soğuk gövdeni alıp eline
Asılarak boynundan paslı çengele
Buzhanede yeni evler edin
Ruhun olmayacak artık, yalnızca etin
Hangi dize benim kadar yol alır bir şiire
Ayrılır kafiyesinden hiçliği yeğleyerek
Benim kadar şiire, hangi bahçe yol verir Zamanların acıttığı bilinirken üstel
Hülya Deniz ÜNAL
İLKİZ KUCUR TAŞDELEN
(3 Mayıs 1958, İzmir – )
İlköğrenimini İzmir Müdafa-i Hukuk İlkokulu’nde, ortaöğremini Denizli Pamukkale Ortaokulu’nda, liseyi Denizli Kız Öğretmen Okulu’nda tamamladı. 1983 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. Öğrencilik yaşamı sırasında üniversitenin Edebiyat Kulübünün çalışmalarına katıldı. ODTÜ Mezunlar Derneği’nin yayınladığı Odtülüler Bülteni’nin yayın kurulu üyesi. Şair Hürol Taşdelen’le evli. Ankara’da yaşıyor.
İlk şiiri “Gözlerindeki Yüreğim” 1979 yılında “Yusufçuk” dergisinde (Sayı: 7, Temmuz 1979) yayımlandı. Şiirleri Ayrım, Broy, Dönemeç, Felsefe Dergisi, Körfez, Oluşum. Sanat Olayı, Sesimiz, Sincan İstasyonu, Tan, Varlık, Yusufçuk vb. gibi dergilerde yayımlandı.
MASALCI
kendi saçlarından asılı delikanlılar
kanlı bir bıçakla yüzüyordu morsularında ölümün
yavaş yavaş sürüldü gölgeleri kentlerden
çünkü yanlış imlasıydılar alışkanlıkların.
HARAMİ
Kaç yüzyıl öncesinden yürüdük haramileriz
birden düştü kale kapıları üzerimize
kırmızı kadınlara ulaştık ölüm demek ki
burda bekledi bizi. Kapı kapandı.
MUZAFFER SARIGÜL
İLK SÖZ
celladına dil çıkaran birçok asi tanıdım ama
aşkla şaka olmayacağını bilirlerdi
kavganın üstüne öyle vakur ve saygılı yürürlerdi
ben ki çocukken anadolulu
delikanlıyken istanbullu gülerdim
rüzgarlara saçlarımı
kadınlara yaralarımı gösterirdim
şimdi bir tek gözlerim kaldı
biraz hüzün, biraz şahbaz dururlar
ama her şiirde ille çocukturlar
düzene dil çıkaran birçok şair tanıdım
ama şiirle şaka olmayacağını bilirlerdi
hayatın üstüne öyle vakur ve saygılı
yürürlerdi
ARİF MADANOĞLU (1944-….) Uşak ilinin Eşme ilçesinin Eşmetaş Köyü’nde doğdu. Zor koşullarda yaşama atıldı. PTT de çalışırken siyasi nedenlerle sürgün edildi. Daha sonra görevine son verilerek 1982 de tutuklandı ve 15 yıl habis cezası verildi. Cezasını tamamladıktan sonra kahvehane çalıştırdı, çiftçilik, hayvancılık yaptı. Almanya’ya yerleşti, yaşamını orada sürdürüyor. Kendi deyimi ile kendi kendine çırak olarak şiirini geliştirdi. Şiirleri pekçok dergide yayımlandı, şiir yıllıklarında yer aldı. Havlıyor Kurşun
dünyanın dünyalığı zan altında
deve hayvandır; lama gibi tükürmez
hurma meyvedir; niteliğini çürütmez
çöller mecnun,
sahralar salpa petrol şımartır,
dolar konuşur savaşlar korsan,
şafaklar forsa masum
ve mazlum olanlar mülteci o karede;
sorguladın mı
durduğun yeri her kim kendinden bile kaçıyorsa
geri getirebilir mi genç ölümleri?
bulutlar öpüştükçe kıvılcım sektiriyor
dilleniyor alev kamçı yolcular sevdalı,
kolcular hancı havlıyor cop! erdemi soyarak
çektiriyor sarmal siren sesleriyle sıkıştırıyor
sancı sarmal siren sesleriyle sıkıştırıyor
sancı kimler meczup,
kimler yalvaç aradığımsın,
kollarını kenetlenmeye aç yek vücut değilsek;
zulümler istilacı kanla beslenir o
imansız burgaç izin verme vurkaç ilmine sevgilimsen!
kollarını kenetlenmeye aç
sancılı kesitlerde hızımı kesme
havlıyor kurşun
Arif Madanoğlu- Kavram Karmaşa Dergisi Kasım 2001 sayısı
SAZI VE SESİ İLE SANATÇI MUSTAFA GÜR
SARANTALI KÖYLÜM
MUSTAFA KARACA